Bilecik Mutlu Son Masaj Salonu

Bilecik Mutlu Son

Şehir meydanında bir kafe buldum ve içeri girdim. Tam sipariş vermiştim Bilecik Mutlu Son ki dışarıda birini görmüş oldum. Onun şeklinde bir insanı yaşamımda hiç görmemiştim. Bir dilenciydi bu. Kilisenin merdivenlerinde, önünde ufak bir kaseyle oturuyordu. Kıyafetleri temizdi, muntazam birine benziyordu ama yüzünün ve başının her yeri yanık şeklinde su toplamıştı. İnsana benzemiyordu gerçekten de. Bu ışıltılı ve şık şehirde ne işi vardı? Kafenin çevreına şöyle bir baktım ve kendinden emin, yüksek sesle mevzuşan ve her zaman önemsenmeye alışmış insanlardan başka bir şey göremedim. Buraya aittiler. Buranın sahibiydiler. Peki ya ben? Burada benim ne işim vardı?

Kimsenin bakışlarını yakalayamıyordum. Herkes kendi işiyle son aşama meşgul gözüküyordu. Yok, bir dakika, bir kadın bana bakıyordu. Bir tane daha… Ve bir tane daha! “Tamam,” dedim, “yemeğimi yiyeyim. Biraz burada kalırım. İznimin bitmesine on gün var.” O anda, bu süre boyunca ne yapabileceğime dair bir fikir belirdi aklımda.

Bilecik Mutlu Son

Birkaç deste kartvizit bastırdım. Üstünde yalnızca İngilizce birkaç kelime ve telefon numaram vardı. Sonrasında şehrin en büyük süpermarketinin önüne park ettim. Arabama oturdum ve insanoğluın markete girip çıkmasını izlemeye başladım. Sonrasında çıktım ve içinden sadece başına bir kadının çıktığını görmüş olduğum her arabanın sileceğine bir kartvizit sıkıştırdım. Kartın üzerinde şunlar yazıyordu: “Havuzunuzu temizlerim. Arkadaş canlısı, merhametli ve her süre azgınım. İngilizce biliyorum.” otomobilde oturmaya ve kadınların birbiri ardına arabalarına dönmesini izlemeye başladım. Çoğu kartı hemen fark ediyor ve üstünde yazanları okuyordu. Kimi dalgınca, kimi dikkatle. Sonra çaktırmadan etraflarına bakınıyor ve kartı çantalarına veya cüzdanlarına atıveriyorlardı. Bu durum, aletimin coşku içinde pantolonumu zorlamasına niçin oluyordu.

Bilecik Mutlu Son

Aynı gün ilk telefon geldi, ertesi gün bir tane daha ve sonraki gün bir tane daha. Beş günde beş çağrı. Hepsine gittim. Her şeyin ne kadar basit ilerlediğine, seksin ne kadar güzel olduğuna ve kadınların ne kadar açık ve samimi davranılmış olduğuna şaşıyordum.

Kim bilir onlar için muhteşem senaryoydu bu. Fakat aynı zamanda Bilecik Mutlu Son beklenmedik bir durumdu da. Kendilerini gülen bir yüzün arkasına saklamaya alışmış bu kadınlara, aslında ne kadar incinebilir olduklarını ve yakınlık özlemi çektiklerini apaçık gösteriyordu. Kadınlardan biri, birlikte olduktan sonrasında kollarımda ağlamıştı. Başka bir tanesi ise kendisinden gitgide uzaklaşan kocasıyla aslına bakarsak yapayalnız hayata devam etmenin ne demek bulunduğunu anlatmıştı. Üç tanesi, yeniden birlikte olup olamayacağımızı sormuştu kaygıyla. Parlayan gözlerine bakarak onları reddetmiş ve programımın dolu bulunduğunu söylemiştim.